Son yıllarda yemek merkezli programlar o kadar ilgi odağı oldu ki, çoğu insan da ister istemez izlediklerini yaparak veya tadarak kendilerini bir nevi gurme ve şef gibi hissetmeye başladı. Hatta bunu profesyonel bir meslek haline getirmiş olanlar bile var. İster program ister film olsun, yemeğe dair bir şeyler izlemek neredeyse yemek yemek kadar keyif veriyor. İşte 18 Kasım’dan itibaren izleyici ile buluşan, başrollerinde Ralph Fiennes, Anya Taylor-Joy ve Nicholas Hoult’un başrollerinde yer aldığı The Menu de yemek dünyasına hem komik hem de gerilimli bir kapı açıyor.
The Menu: Konusu
Dünyaca ünlü şef Julian Slowik’in sıkı bir hayranı olan Tyler, kendisinin uzak bir adada işlettiği seçkin restoranı Hawthorne’da özel bir akşam yemeğine seçilen davetliler arasında yer almayı başarmıştır. (Gerçekten özel bir yemek, çünkü kişi başı ücreti 1250 dolar.) Tyler’a eşlik eden Margot’nun yanı sıra üç zengin finansçı Soren, Bryce ve Dave, yemek eleştirmeni Lillian ve yazdığı derginin editörü Ted, bir zamanların film yıldızı ve onun işlerini yürüten Felicity, restoranın müdavimlerinden Anne ve eşi Richard da şef Slowik’in menüsünü tadacak kişiler arasındadır. Misafirler bir tekneyle bu uzak adaya ulaşır. Kendilerini adada karşılayan kişi ise Slowik’in yardımcısı Elsa’dır. Adayla ilgili bilgilendirme turunun ardından misafirler bu özel restorana geçerler. Fakat şef Slowik’in özenle hazırlandığı bu akşamın akışını bozan tek bir kişi vardır, o da sonradan davetli listesine eklenen Margot’dur. Yine de bu özel akşamın menüsü sürprizlerle misafirlerin önüne tek tek çıkmaya başlar.
Filmde şef Julian Slowik rolüne Ralph Fiennes hayat veriyor. Oynadığı her karakterin hakkını veren Fiennes, Slowik rolünde de muhteşem bir performans sergiliyor. Margot rolünde The Queen’s Gambit’le birlikte yıldızı parlayan Anya Taylor-Joy’u izliyoruz. Filmin rahatsız edici karakterleri arasında yer almayı başaran Tyler rolünü ise Nicholas Hoult üstleniyor. Şefin yardımcısı ve bir mürebbiye havası veren Elsa rolünde Hong Chau var. Yazdığı eleştiriler yüzünden kapanan restoranların haddi hesabı olmayan Lillian rolünde Janet McTeer, Lillian’ın büyük şakşakçısı editör Ted rolünde Paul Adelstein yer alıyor. Parayla her şeyi satın alırız kafasındaki finansçılar Soren, Bryce ve Dave rollerinde ise Arturo Castro, Rob Yang ve Mark St. Cyr var. Bir zamanların film yıldızı rolünde John Leguizamo karşımıza çıkarken, Felicity rolünde Aimee Carrero yer almakta. Restoranın müdavimlerinden Anne ve eşi Richard rollerinde Judith Light ve Reed Birney’i izliyoruz.
The Menu aslında bir nevi Succession ekibinin yaratıcılığında ortaya çıkmış desek yalan olmaz. Seth Reiss ile birlikte senaryoyu kalem alan Will Tracy, dizinin yazarları arasında. Filmin yönetmenliğini üstlenen Mark Mylod ise dizinin 13 bölümünde yönetmen koltuğunda. Betsy Koch ile birlikte filmin yapımcılığını üstlenen Will Ferrell ve Adam McKay yine dizinin yapımcıları arasında.
The Menu, ilk 15-20 dakikasının ardından tek mekânda geçen bir film. Kendi adıma tek mekânda geçen filmleri çok sevmesem de bu filmdeki hikâyenin ilerleyişi beni etkilemeyi başardı. Zaten restoranın kapısı kapandığı anda sizler de oradaki davetliler gibi neler olacağını merakla bekliyorsunuz. Fine dining dünyasının kapısını da aralayan film, adını hiç duymadığım ve muhtemelen hiç duymayacağım, sanat eseri tadında gözüken yemekleri de bir bir gösteriyor. Bu kadar özel bir akşamda ne olabilir ki diye düşünürken, ummadığınız anlarda sizi şok edecek durumlar karşınıza çıkıyor. Çünkü gerçekleşecek her olay ne yazık ki menünün bir parçası. Hele bir de şef Slowik’in her yemek sunumu öncesi el çırpmaları var ki onlar da filmin tuzu biberi diyebilirim. Zaten Slowik rolünde Ralph Fiennes’i izlemek bile bir ayrıcalık. Filmdeki mükemmeliyetçi ve garip şefimize muhteşem bir şekilde hayat vermiş. Ve yine filmin ana kahramanlarından Margot. Her şeyin fazla abartıldığını düşünen ve bunu söylemekten de çekinmeyen, Slowik’e kafa tutmayı başaran tek karakter. Anya Taylor-Joy da bu rolde gerçekten çok başarılı. Filmde benim favori karakterlerimden biri ise Hong Chau’nun canlandırdığı Elsa. Restoranın düzen-nizam-intizamı kendisinin elinden geçtiği için bunu uygun gördüğü her anda göstermekten çekinmiyor. Ve filmin sonuna gelirsek… Artık filmleri izlerken “sonu nasıl olacak” düşüncelerine kafa yormayı bıraktığım için, bu film için de bir beklentiye girmedim. Peki, sonu tatmin etti mi? Evet, beni etti. Ki Slowik, filmin başlarında “Bu akşam önünüze gelenleri yemeyin, tadın” tarzı bir cümle kuruyordu. Ben de bunu bir nevi filme uygulamaya karar verdim. Sadece izlemedim, izlerken de keyfini çıkardım.
The Menu: Son Söz
The Menu, izleyiciyi kimi zaman güldürecek kimi zaman sinir edecek ve çoğu zaman da şaşırtacak bir kara komedi. Hikâyesi iyi, oyuncu kadrosu bir o kadar iyi. IMDB puanı şu an 7.5 olan filme benim puanım 7.3 oldu. Hafta sonu için sinemaya gitme planınız varsa tercihinizi bu filmden yana yapabilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler.